29 Aralık 2017 Cuma

KÜÇÜK PRENS 1


Bu kitabı her yerde görmekten sıkılmış olabilirsiniz. Okuduğunuzda eeee, ne var bunda diyebilirsiniz ama ben yıllar sonra tekrar okuduğumda gözyaşlarına boğulmuştum. Sanal alemin hepimizi ele geçiridği şu zamanda hem çok kalabalık hem de çok yalnızız. Ama aslında dostluk başka bir şey. İşte bunu en derin manasıyla yüreğimize hatırlatan bir kitap Küçük Prens. 

O zaman sözü ona bırakalım. Beraberce okuyalım ve üzerine düşünelim bakalım: 


"-Evcil ne demek? diye sordu Küçük Prens, tilki cevapladı, 

-Artık kimselerin umursamadığı bir geleneğin gereği, bağlar kurmak demektir. Sözgelimi sen benim için şimdi binlerce oğlan çocuğundan birisin. Ne senin bana bir gereksinmen var ne de benim sana. Ben de senin için yüzbinlerce tilkiden biriyim. Ama beni evcilleştirirsen birbirimize gereksinim duyarız sen benim için dünyada bir tane olursun, ben de senin için.

-Biraz biraz anlıyorum dedi Küçük Prens .Bir çiçek var…Galiba beni evcilleştirdi.

-Olabilir dedi tilki, dünyada neler olmuyor ki ?
Ama bu dediğim dünyada olmadı.Tilki şaşırmış, meraklanmıştı.

-Yoksa başka bir gezegende mi?
-Evet
-O gezegende avcı var mıdır peki?
-Yok.
-Bak bu çok ilginç Peki ya piliç?
-Yok.
-Hiçbir şey tam istendiği gibi olmuyor dedi tilki içini çekerek ama hemen konuya döndü:

Hayatımda hiç değişiklik yoktur. Ben piliçleri avlarım, insanlar beni avlar. Bütün piliçler birbirine benzer, bütün insanlar da. Doğrusu epey sıkıcı. Ama beni bir evcilleştirsen hayatım günlük güneşlik oluverir. Öteki ayak seslerinden apayrı bir ayak sesi tanırım. O sesler korkuyla kovuğuma kaçırtır beni, seninkiyse tatlı bir ezgi gibi yeraltından çağıracaktır. Bak ötedeki buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğdayın önemi yok benim için. Buğday tarlaları bana bir şey demiyor. Bu çok acı, ama senin saçın altın renginde. Beni evcilleştirirsen ne iyi olurdu, bir düşün! Altın rengindeki başaklar seni anımsatacak artık. Başaklardaki rüzgarı dinlemeye can atacağım”

Tilki sustu ve uzun süre Küçük Prens’i süzdü: 

-Ne olursun evcilleştir beni, dedi

-Çok isterdim ama vaktim az. Dostlar edinmeli, yeni şeyler tanımalıyım

-Yalnız evcilleştirdiğin şeyleri tanıyabilirsin dedi tilki, insanların tanımaya ayıracak  zamanları yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar. Dost istiyorsan beni evcilleştir işte…

-Evcilleştirmek için ne yapmalıyım?

-Çok sabırlı olmalısın.Önce benden biraz ötede çimenlerin arasında oturacaksın. Şöyle. Ben seni göz ucuyla süzeceğim, sen ağzını açmayacaksın. Çünkü sözcükler yanlış anlama kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınımda oturursun.”

Ertesi gün Küçük Prens yine geldi .

-Hep aynı saatte gelsen daha iyi olur dedi Tilki. Sözgelimi öğleden sonra saat dörtte gelecek olsan ben saat üçte mutlu olmaya başlarım.Her geçen dakika mutluluğum artar. Saat dört dedi mi meraktan yerimde duramaz olurum. Mutluluğumun armağanını veririm sana. Ama gelişigüzel gelirsen içimi sana hangi saatte hazırlayacağımı bilemem. Ayinsiz olmuyor

-Ayin nedir?

-O da artık kimsenin umursamadığı bir gelenek. Bir günü öbür günlerden, bir saati öbür saatlerden ayırır.

Küçük Prens tilkiyi evcilleştirdi. Ayrılık saati yaklaşınca tilki: 

-Ah dedi gözyaşlarımı tutamayacağım.

-Suç sende, dedi Küçük Prens. Sana kötülük etmeyi düşünmemiştim, kendin istedin evcilleşmeyi
-Orası öyle
-Şimdi gözyaşlarını tutamıyorsun
-Orası öyle
-Öyleyse bundan bir kazancın olmadı
-Oldu, oldu dedi tilki, başak tarlaları meselesi…
Sonra ekledi:
-Git bir daha bak güllere. Seninkinin eşsiz olduğunu anlayacaksın. Sonra gel helalleşelim; sana bir sır vereceğim
Küçük Prens güllere bir daha bakmaya gitti:

-Siz benim gülüme hiç mi hiç benzemiyorsunuz. Şimdilik değersizsiniz. Ne sizi evcilleştiren olmuş ne de siz kimseyi evcilleştirmişsiniz. Tilkim eskiden nasıldı, öylesiniz. O da önceleri tilkilerden bir tilkiydi ama ben onu dost edindim, şimdi dünyada bir tane”
Güller güç duruma düşmüşlerdi.

-Güzelsiniz ama boşsunuz diye ekledi. Kimse sizin için canını vermez.B urdan geçen herhangi bir yolcu benim gülümün size benzediğini sansa bile o tek başına topunuzdan önemlidir.Çünkü üstünü fanusla örttüğüm odur, rüzgardan koruduğum odur, kelebek olsunlar diye bıraktığımız birkaç tanenin dışında bütün tırtılları uğrunda öldürdüğüm odur.Yakınmasına, böbürlenmesine, hatta susmasına kulak verdiğim odur. Çünkü benim gülümdür o.

Sonra tilkiyle buluşmaya gitti:
-Hoşça kal dedi

-Hoşça git dedi tilki. “Vereceğim sır çok basit: İNSAN ANCAK YÜREĞİYLE BAKTIĞI ZAMAN DOĞRUYU GÖREBİLİR.GERÇEĞİN MAYASI GÖZLE GÖRÜLMEZ”

Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: GERÇEĞİN MAYASI GÖZLE GÖRÜLMEZ

-Gülünü bunca önemli kılan, uğrunda harcadığın zamandır”
 Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: “Uğrunda harcadığın zamandır”

-İnsanlar bu gerçeği unuttular, sen unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeyden sen sorumlusun. Gülünden sen sorumlusun…

Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: Gülümden ben sorumluyum”

Evet şimdi ne dersiniz; kaç varlığı evcilleştirdiniz? Kaç kişi sizin için canını verir? Sizi evcilleştiren oldu mu? Onu göreceğim diye mutlu olduğunuz, rüzgarın, güneşin, dalgalı denizin, durgun gölün size hatırlattığı, keşke burada olsaydı dediğiniz kaç varlığa veda ettiniz yaşam ırmağı akıp giderken…  Yarınlarda evcilleştirmek istedikleriniz var mı? Zamanın cenderesine sıkışmadan size vakit ayıracak kaç dostunuz var? Ya da bunca zaman emek verdiğiniz, vakit ayırdığınız kaç insanla hala aynı sıcaklıkta devam ediyorsunuz… 

Şair Gülten Akın’ın dediği gibi, “Ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya “ Yine aynı şairden vurulduğum bir mısra: “İtip beni, balıma dadanan bu çağı sevmedim”

Başka bir şair, Turgay Papakçı da;

 “Sonra çekildim bir kenara,
Seyrettim olup biteni
Baktım kimde ben ne kadarım,
Kim bende ne kadar kalmış diye.
Ve geçen ömrüme bir damla göz yaşı akıttım,
Şöyle bir baktım ömrüme
Yarısı adanmışlıkla geçmiş,
Diğer yarısı aldanış”

Derdi olan insanların yazdıkları hangi dilde olursa olsun, belki de aynı acıları çektikleri, aynı sancılı gecelerden geçtikleri için bize hep aynı şeyi söyler. Bir kitabı ya da filmi, ruhumuza dokunan yanları ile severiz. Bizimle kurdurduğu özdeşliktedir  gönlümüzdeki yeri. 

Aslında bu sadece kitaplar ve filmler için geçerli değildir. Hayatımıza girip çıkan, kalbimize değen her şey ve herkes için geçerlidir bu: Her şey, sürekli değişen bizi, inşa etmek için gelir. Kimi, eskilerin populer digital oyunu tetristeki uzun çubuk gibi çok beklenir ama geldiğinde tam oturur boşluğumuza, kimininse çıkıntıları kalır. Sonra bir diğeri gelir onun çıkıntısını kapatır.Tam  düzgün bir şekle sahip oldu hayatımız derken öyle biri gelir ki, nereye inse başka bir soruna sebep olur. Onu düzeltmek için uğraşır durursunuz. Eldeki ve evdeki imkanlarla çabalarsınız. Bir sürü vakit kaybedersiniz, canınız sıkılır ve tam vazgeçecekken tam da lazım olan o parça gelir ve sizinle bütünleşir. İşte o an yeniden başaracağınıza inanırsınız. İşte böylesi insanlarla dostluk kurmak isteriz. Küçük Prens’in tilkisinin tabiriyle onun tarafından evcilleştirilmek, onu evcilleştirmek, hayatı daha yaşanabilir kılmak isteriz.

Küçük Prensin yazarı Saint-Exupéry “Yaşam bize bütün kitapların öğrettiğinden daha çoğunu öğretir. Çünkü yaşam bize karşı direnir. İnsan ancak engellerle karşılaşıp onları aşmaya çalıştıkça kendini tanıyabilir.” der  ve kitabında çocuk duyarlılığı ile yaşam sorunları arasında sıkı ve ilginç bağlar kurar.

Yüzbeş sayfalık ince ve resimli bir çocuk romanı olarak Can Yayınları’nın Cemal Süreya ve Tomris Uyar çevirisiyle yeniden bastığı Küçük Prens her satırı ile büyüklerin yüreğiyle baktığı zaman gerçek değerini görebileceği büyük bir başyapıt. 

Yeni yıla girerken yeniden okumalı. Okutmalı. 

Daha sonra derinlikli bir inceleme yazısı ile devam ederiz. İyi yıllar. 
  


6 yorum:

  1. Çok sevdiğim her defasında yine görsem yine denk gelsem okumaktan sıkılmayacağım bir kitap :)
    Teşekkürler:)

    YanıtlaSil
  2. Kimine göre çocuk kitabı dense de, bence biz gibi yaşı büyükler için harika bir kitap. İçerisinden çıkarılacak dersler o kadar çok ki. Başucu kitaplarımdan birisi. Çok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık :)

    YanıtlaSil
  3. Bitirdikten sonra tekrar baştan başlasam gene sıkılacağımı sanmıyorum.

    YanıtlaSil
  4. 1943,ten beri popülerliğini hiç kaybetmemiş bir çocuk kitabı..tşkrler..🙂

    YanıtlaSil
  5. Tetris metaforunu beğendim.Hepimiz eksik ya da fazlayız.Ama başkalarıyla tamamlanıyoruz.Umarım bizi tamamlayan insanlarla karşılaşırız hep :))

    YanıtlaSil